Suzanne Collins ismiyle ve onun
özgün üçlemesi Açlık Oyunları serisi (Açlık Oyunları, Ateşi Yakalamak, Alaycı
Kuş) ile yakın bir arkadaşımın önerisiyle tanıştım. Serinin ilk kitabı olan
Açlık Oyunları’nı alıp okumaya başladığımda, özgün hikayesinden haberim vardı
ancak beni bu kadar hızlı kendine bağlayacağını tahmin edemezdim. Bu güzel üçleme,
Pegasus Yayınları’ndan bizlerle buluştu. Bunu da belirtmekte yarar var.
Suzanne Collins, orijinal adı The
Hunger Games olan Açlık Oyunları’nda, anlatımını birinci tekil kişiden yapmış
ve bence bu durum çokta iyi olmuş. Zira birinci tekil kişiden anlatılması,
hikayenin ana karakteri neredeyse o bölgede yaşanan olaylardan haberdar
olmamızı sağlıyor. Böylece kitabı okurken bulunduğumuz mekan dışında arka
planda, uzaklarda neler olup bittiğiyle ilgili insanın aklında hep sorular
oluyor ve bu durum hoş bir merak duygusu oluşturuyor.
Ben, seriye başladığımda serinin
ikinci kitabı Ateşi Yakalamak yeni çıkmıştı. Daha sonra da arayı fazla
uzatmayan Pegasus Yayınları, serinin son
kitabı olan Alaycı Kuş ile bu güzel ve etkileyici hikayeye son noktayı koydu.
Seriye yeni başlayacak okuyucular çok şanslılar çünkü serinin tüm kitapları
Türkçemize çevrilmiş durumda, dolayısıyla arada uzun bekleyişler olmadan, bir çırpıda
seriyi bitirebilirler.
Şimdi Açlık Oyunları’nın
konusundan biraz bahsetmek istiyorum…
PANEM – Bir Acımasız Ülke…
Belirli bir seçkin tabakanın
ihtiyaçlarını karşılamak için Mıntıka denilen 12 bölgeye ayrılmış, mıntıkalardaki insanları kullanan,
ezen, katı kurallarla denetleyen, mıntıka insanlarını hiçe sayan bir anlayışa
sahip, merkez şehir CAPİTOL tarafından yönetilen PANEM adlı bir ülkedeyiz…
Her bir mıntıka, CAPİTOL’ün
farklı bir ihtiyacını karşılamaktadır. Silah, Gıda, Maden vb. ihtiyaçlar mıntıkalarda
çalışan insanlar tarafından üretilir ve CAPİTOL’ün hizmetine sunulur. Mıntıka
insanları, belirli saatlerde yayınlar yapan CAPİTOL’ün televizyonuyla hep bir
beyin yıkama psikolojini yaşarlar. Mıntıkalar arası seyahat etmek yasaktır.
Tabiî ki bu seyahat Açlık Oyunları’na verilen haraçlar için geçerli değildir.
Haraçlar dedim… Kimdir bu
haraçlar? Açlık Oyunları Oyuncuları…
İnsanın kanını donduracak bir
yarışma…Mıntıkaları devamlı baskı altında tutan ve bu banliyölerde yaşayan
insanların, haklarını aramalarını, düşünmelerini önleyen bir anlayış… Yıllar
önce yaşanan CAPİTOL’e karşı isyan edenlere, bu isyanın sonuçlarını hiçbir
zaman unutturmamak için ve tabi ki bir daha ayaklanma cesaretini bulmamaları
için tasarlanan bir intikam… CAPİTOL’ün ukala, havalı, kendini beğenmiş halkını
eğlendiren bir ölüm oyunu…
Her yıl düzenlenen, her bir
mıntıkadan bir kız, bir erkek olacak şekilde 12-17 yaşındaki çocukları,
birbirlerini öldürmeleri için bir arenaya kapatan ve tek bir kişi kalıncaya
kadar devam eden, üstelik tüm ülkede canlı canlı yayınlanan bir gösteri… Açlık
Oyunları…Ve onun oyuncuları Haraçlar…
Kazanan kişi, sürdürdüğü sefil
hayattan kurtulup, şampiyonlar için ayrılan özel alanda ömrünün sonuna kadar
bolluk içinde yaşar, kaybedenler ise ölür.
Böylesine acımasız, böylesine
insafsız bir mücadele… Her yıl CAPİTOL’deki oyun kurucular tarafından farklı
mekanizmalar ve farklı coğrafi koşullarda tasarlanan arenalarda, canlı
yayınlanan, Haraçlar üzerine bahisler oynanan bir ceza Açlık Oyunları…
Kitabı okurken ana karakterimiz
Katniss, Gale, Peeta, Prim, bana göre en etkili karakterlerin başında gelen Rue
ve diğer pek çok karakter ile Katniss Everdeen’in gözünden atılacağımız
macerada, yaşayacağınız olaylar sizi çok çeşitli duygulara sürükleyecek.
Sözü fazla uzatmak istemiyorum.
Sizi Açlık Oyunları ile baş başa bırakıyorum…
Açlık Oyunları başlasın…
Açlık oyunları serisini büyük bir keyifle okudum. Heyacan dolu bir seri. Bu güzel tanıtım ile daha çok kişiye ulaşır umarım. Filminide dört gözle bekliyorum.
YanıtlaSilSeri gerçekten çok güzel. Filmi bende heyecanla bekliyorum. Film yapmaya çok uygun bir seri.
YanıtlaSilFilmi gosterime girdi ve hala izleyemedim. Film ile ilgili goruslerinizi anlatan bir yazi paylasirsaniz cok sevinecegim. Genel gorusler tabi. "6. His" filmi muhabbetleri gibi olmaz degil mi? : ))
YanıtlaSilBen kitapların ilk basımlarında çeviriyi kalitesiz buldum. İkinci basım biraz daha idare eder gibiydi ama yine de sadece ilk iki kitabı okuyacak kadar dayanabildim :) Üçüncüyü henüz okumuş değilim.
YanıtlaSilİlk basımların çevirisinin kötü olduğu eleştirisini daha önce de bazı yerlerde duymuş ve okumuştum. Ancak dediğiniz gibi sonraki baskılarda (benim okuduğum baskılarda) çeviri iyiydi. Konusu oldukça özgün bir seri bana kalırsa. Zevkle okuduğumu söyleyebilirim. Ancak söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var ki yazarın özellikle 3. kitabı oldukça aceleye getirdiği. Bir an önce yazıp yayınlamak istedi sanırım. Ortaya vasat bir iş çıkarmış 3. kitapta. ( 3. Kitap Alaycı Kuş ile ilgili bir yazı henüz blogumuzda paylaşmadık) Yinede okunmaya değer hızlı bitirilebilecek bir seri.
Sil