Frank Herbert tarafından yazılan
Klasik Dune serisinin ilk kitabı olan Dune, bugüne kadar okuduğum en iyi bilim
kurgu kitaplarından diyebilirim. İşi biraz daha ileri boyuta taşıyıp şöyle
iddialı bir şey söylemem gerekirse bu kitaba 10 üzerinden 12 veriyorum. :) Aslında
blogumuzda inceleyip, yorumladığımız kitaplara herhangi bir puan vermiyoruz
ancak ben bu kitabı okurken kafamda hep bu cümleyi düşündüm. Yazmasam olmazdı.
Açıkçası bir bilim kurgu sever olarak Dune benim ufkumu ve bilim kurguya
bakışımı geliştirdi. Benzer durumu Vakıf serisinden, Vakıf Kurulurken'i okurken
de yaşamıştım.
Dune kitabının okuduğum baskısı Kabalcı yayınevi tarafından güzel dilimize çevrilmiştir. Çevirmenliğini ise Dost Körpe yapmıştır. Hazırsanız Frank Herbert'in muazzam Dune evrenine giriş niteliğinde olan bu kitap hakkındaki incelememe geçiyorum.
Büyük hanedanlardan Atreides hanedanlığının Lordu Dük Leto, Atreideslerin ana gezeni olan Caladan'dan, ucu bucağı olmayan çölleriyle tanınan, yaşam şartlarının keskin ve katı olduğu Çöl gezegeni olarak da bilinen Arrakis'e yani üzerinde yaşayan yerli halkı tarafından Dune denilen gezegene İmparatorluk Padişahı tarafından gönderilir. İlk bakışta çöllerle kaplı bir gezegen önemsiz olabilecekmiş gibi gelse de, aslında durum hiç de umduğumuz gibi değil. Zira Dune adlı bu çöl gezegeni, ucu bucağı olmayan çöllerinin derinliklerinde adına Melanj denilen ve keskin tarçın kokusunu andıran kokusuyla bilinen bir baharata ev sahipliği yapar. Tüm evrende yalnızca Dune'da çıkartılan bu melanj, kullanan kişinin ömrünü uzatmakla beraber ona İbad gözleri yani aksız mavi gözler vererek duyularını keskinleştirir. Bilinç ve algı yeteneklerine önemli etkiler sağlar. Oldukça kritik bir ürün.
Hal böyle olunca Melanj
baharatına sahip olmak, onu kontrol etmek haliyle müthiş derecede önemli. Hatta
evrendeki dengeler bunun üzerine kurulmuş durumda. Atreides hanedanı dükü, Dük
Leto, oğlu Paul, eşi Leydi Jessica, savaş ustaları, kılıç ustaları ve daha pek
çok kişiyle birlikte geldiği bu gezegende kendisini, diğer bir büyük hanedan
olan Harkonnenlerin Baronu Valdimir Harkonnen tarafından ustaca hazırlanmış bir
kumpasın içinde bulur. Ancak yaşanan bu kumpaslar, bir Bene Gesserit olan Leydi
Jessica tarafından, Bene Gesserit eğitimleri ile yetiştirilmiş oğlu Paul
Atreides'in ( Bene Gesserit nedir diye sormayın bu konu kendi başına ayrı bir
yazı konusu. :)) tahmin edilemeyen özellikleri sayesinde değişir.
Burada bir nefes almak istiyorum.
Eğer bu şekilde detaylı yazacak olursam sanırım bu inceleme sayfalarca sürer. O
yüzden çok yüzeysel olarak devam edeceğim çünkü daha bahsetmek istediğim önemli
noktalara değinemedim. Tüm olayları burada anlatmam okuma zevkini
baltalayabileceğinden kitaptaki genel konulara değinip yazımı sonlandıracağım.
Biraz Dune gezegeni ve onun
yerlileri olan Fremen halkından bahsetmem gerek. Dune yüzeyi uçsuz bucaksız
çöllerle kaplı bir gezegen. Yağmur denilen bir olay yok. Bunun yerine devasa
kum fırtınaları mevcut. Dolayısıyla bu gezegen Melanj gibi önemli bir kaynağa
sahipken, yaşamın devamı için gerekli olan sudan yoksun. İşler ilginç bir hal
alıyor sanırım. :) İlk bakışta gezegeni yöneten hanedanlar için, su tedariği
dışarıdan sağlandığından sıkıntı yokmuş gibi gözükse de, gezegenin yerli halkı
Fremenler, kimselerin gerek hava şartları, gerekse yetersizlikten gidemediği
çöllerin içlerinde yaşadıklarından alternatif su elde etme yöntemleri
geliştirmişlerdir. Kitapta bunların en önemli iki yöntemi Damıtıcı Giysiler ve
Damıtıcı Çadır. Damıtıcı giysiyi kısaca açmam gerekirse, vücudu saran bu özel
giysi ile vücutta terleme, idrar, solunum vb. şeylerle kaybedilen su tekrar
kullanılabilir hale getirilir. Bu sadece bir tanesi... Fremenler pek çok
şekilde suyu elde edebiliyorlar. Su onlar için o kadar değerli ki, başka
gezegenlerde sular gökten yağar dendiğinde şaşırıp, kendilerinden
geçebiliyorlar. Bunu açıklamak için şöyle bir alıntı yapmanın sanırım sakıncası yok.
"Benim doğduğum yerde, su gökten yağar ve yeryüzünde geniş ırmaklar şeklinde akardı," dedi. "Okyanus denen öyle büyük su birikintileri vardı ki, bir kıyıdan baktığında diğer kıyı görünmezdi. Ben sizin su disiplininizle eğitilmedim. Daha önce hiç bu tarzda düşünmek zorunda kalmadım." Çevredeki insanlardan hayret nidaları yükseldi: "Gökten su yağarmış... yeryüzünde akarmış."
Fremenler, geleneklerine ve törenlerine sıkı sıkıya bağlı bir ırk. Sembolizm kavramı oldukça kuvvetli. Aslında Dune kitabının genelinde sembolizm oldukça kuvvetli. Çöl yaşamına uyum sağlamış ve bir amaç uğruna çalışan (amaçlarının ne olduğunu yazacağımı sanmayın :)) oldukça gizemli bir ırk. Bugüne kadar fantastik ve bilim kurgu evrenlerinde okuduğum bence oluşturulmuş en gizemli, en farklı ve en özgün ırk. Fremenlerle ilgili bilgilere kitabın ilerleyen sayfalarında daha çok rastlıyoruz. Açıkçası Fremenlerin, şu anda bahsetmeyeceğim ama neler yapabildiğini okudukça insan şaşırıyor ve saygı duyuyor.
Kitaptaki bir diğer önemli şey
Kumsolucanları. Evet. Çöllerin içinde kumlarda yaşayan boyları 500 metreleri
bulabilen enleri de devasa olan yaratıklardır. Binlerce yıl yaşabilirler.
Melanj neredeyse kumsolucanları da oradadır. Fremenler ile kumsolucanlarının
ilişkisi ise sizi hayli şaşırtacak, ters köşe yapacak cinsten. Buna emin
olabilirsiniz. :)
Evet. Yazımı bitirmenin zamanı
geldi. Yoksa yazdıkça yazacağım. Dune, daha önce okuduğum bilim kurgu
kitaplarından farklı. Belki de olması gereken bilim kurgu diye düşünüyorum.
Olaylarda savaşlar hep geri plandadır. Ekoloji, felsefe, sembolizm, entrika,
ihanet, diplomasi ön plandadır.
Planların içindeki planların içindeki planların içindeki planlar vardır bu
kitapta. (Neden böyle yazdığımı kitabı okuyunca anlayacaksınız) Paul
Atreides'in Çöl Gezegeni Dune'da babası Leto Atreides'e yapılan ihanetin
intikamını alırken nasıl bir efsane haline geldiğini görüyoruz. Dune,
kesinlikle tadı damağınızda kalacak bir kitap. Bir sonraki yazımda görüşmek
üzere...
Neredeyse iki yıldır kitaplığımda bekliyor Dune serisi, okuyup bitimekten korktuğum için bir türlü başlayamadım. Sanırım yakın zamanda okumak gerek =)
YanıtlaSilAslına bakarsanız benim durumum da sizinkiyle aynıydı. Oldukça uzun bir süre Dune, benim kitaplığımda durdu. :) Hatta bir kez ilk sayfalarını okuyup bıraktığım olmuştu. Ancak bence büyük hata yapmışım. Bir bilim kurgu severin bu kitabı beğenmemesi zor. Yazıyı yazarken her şeyden bahsetmek istedim. Kendimi zor frenledim. Bence okumalısınız.
SilYorumunuz için teşekkür ederim.